Bu Blogda Ara

25 Mart 2015 Çarşamba

Gözlerime Bak




Bana ne yapabilirsin? Bana nasıl zarar verebilirsin? Ben lanet olası bir hastayım, ben senin en büyük hatanım. İçimde barındırdığım çılgını ve öngörülemez hamlelerini nasıl bertaraf edeceksin? Belki beni öldürebilirsin, binlerce parçaya ayırarak... Fakat olacakları biliyorsun. Her bir parçam tek tek tekrar varolacak ve o çılgınlıklarını daha büyük bir şiddetle sürdürecekler. Hayır hayır hayır, ben tek parça kalmalıyım. En mantıklısı bu. Peki benimle ne yapacaksın? Başedemediğin, korkutamadığın bir psikopatla sonsuzluk sence de biraz çekilmez olmaz mı? İçimde büyüyor o derin karanlık ve şehvetli kudret. Seninse günden güne silinen itibarın, enerjisi tükenen bir varlığın var. Yokolmazsın elbet fakat zaten yokolmanı istemiyorum. Sadece üstüne basmak ve nasıl hissettiğini sormak istiyorum. Bunu sonsuza kadar yapıp şuh kahkahalar atabilirim. Peki sen buna sonsuza kadar katlanabilir misin?



Hadi en iyi vuruşunu yap bana! Daha önce defalarca yaptığın gibi. Yere yıkılışımı izle ve benden umudunu kesip arkanı dön. Çok değil, sadece bir kaç adım... Sonra yerden kalkıp sana seslendiğimi duyacaksın. Hatırladın değil mi? Her zamanki gibi... Bir şey farkettin mi? Artık daha zor yere yıkılıyorum. Az kaldı... Sonunda o lanet olası bileğini kavradığım gibi bükeceğim ve gözlerinin içine bakacağım. Gözlerinin içindeki acıyı izleyeceğim, akabinde bileğini kıracağım. Korkuyorsun değil mi? O gün gökyüzünde kızıl bulutlar olacak, belki biraz rüzgar... Dizlerinin üzerine çökmek ağrına gider mi? Bilmiyorum, sadece sinirlerin biraz daha bozulsun istiyorum. O soğuk ve heybetli duruşun biraz bozulsun istiyorum. Kahkahalarımı duyuyorsun değil mi? Korktuğunu bilmek bana huzur veriyor, acı çektiğini bilmek hayat... 




Ben senin bilmediğin şekilde savaşıyorum. Sana kızdıkça kendime saldırıyorum, senin üstüne yürüyeceğime kendi içime dalıyorum. İçimdeki seni bulduğum anı hatırlıyor musun? Daha önce hiç gafil avlanmış mıydın? Ben senim, sen de ben. Birebir, yüz yüze, teke tek ve derin, karanlık bir boşluk içinde günlerce boğuştuk. Beni hiçliğe savurmaya çalışın, hem de defalarca. Hatırladıkça kahkahalar atıyorum. Bak işte buradayım! Yüzümde yine o iğrenç tebessüm. Senin beni hapsettiğin duvarları boyadım ve duvarlar bir bir üzerine yıkıldı. Üç vakte kadar yok edeceğini sandığın varoluş için dokuz doğuruyorsun şimdi. Sen bir zavallısın ve benim içimdeki enerji günden güne açığa çıkıyor. O seni yokedecek ve canın çok yanacak. Senin koyduğun kuralların canı cehenneme. Dalgalanan gerçekliği hissediyor musun? Bozuluyor, her şey bozulacak ve ben senin canını yakmak için orada olacağım. Hissediyorsun değil mi? İçinden çıkamayacağın sonsuz bir acının zamanı geliyor. Aslında umrumda değil biliyor musun... Sadece sana gıcık oldum ve sen her şeyi bu kadar oyuncak etmeyecektin. Hatalar dostum, hatalar... Biz seninle çok iyi arkadaş değil miydik? Ben hep senden yardım isterdim ve sen hiç yardım etmezdin. En çok da yalancı oluşuna kızıyorum. Zamanı geliyor, görüşmek üzere...





23 Mart 2015 Pazartesi

NEDEN TANRI



Neden mucizeler bu kadar imkansız ve hayat bu denli katı? Canın yanıyordur ve bu hiç kimsenin umrunda değildir. Mutluluğa görgüsüzce saldırmamızın sebebi bu mu acaba? Bu denli zor ve meşaggatli olması mı bizi vahşileştiren. Neden bu kadar zor? Biraz nefes almak ve biraz olsun mutlu bir gün geçirmek. Mutlu başladığımız gün neden mutlu bitmez? Neden tanrı, neden...








Siz hiç tanrının sizden nefret ettiğini düşündünüz mü? Sakın öyle düşünmeyin! Öyle düşününce hayat çok daha çekilmez bir hal alıyor... Neden diye sorma. Sorma sakın! O zaman şımarık bir çocuğun hoyratça oynadıktan sonra bir kenara fırlattığı eski bir oyuncak gibi hissedersin kendini. Derin bir öfke ve iğrenç bir çaresizlik içinde çırpınıp durmak istemezsin. Umursamaz tanrı, umursamaz...



Hayatın bir terazisi olmalı bence. Herkes mutsuz olduğu kadar mutlu olmalı, mutlu olduğu kadar da mutsuz olmalı... Evet doğru duydun! Mutlu olanlar da aynı terazi doğrultusunda mutsuz olmalı... Adalet bunu gerektirir. Ben fazlasını istemiyorum, ben hakkım olan mutluluğu istiyorum. Bu hayatın bana büyük bir mutluluk borcu var. Yüzümü unutma tanrı , yüzümü unutma... Bir gün korku içinde hatırlayacaksın...