Bu Blogda Ara

15 Nisan 2014 Salı

Erkek Olmak

kadınların zannettiği kadar kolay olmayan, aslında çok ama çok zor olandır... Toplumumuzun dayattığı koşullar falan filan diye zırvalamayacağımı en başından belirtmek isterim, zira hem benim tarzım değil hem de erkeğin misyonu aşağı yukarı her toplumda aynı. Savaşçı erkektir, koruyucu erkektir, tehlikeye atılması gereken erkektir, evi geçindirmesi gereken erkektir, soğukkanlı olması gereken erkektir, duygusuz olması gereken erkektir, sevgisini ifade etmesi gereken erkektir, batan bir gemiyi bile en son terketmesi gereken erkektir...



















Zordur erkek olmak. Tehlike anında yanındaki kadına "korkma, ben varım!" demen gerekiyordur, iş hayatında yaşadığın sorunları belli etmemen gerekiyordur, iyi para kazanman ve sosyal statü sahibi olman gerekiyordur, sürekli güçlü olman gerekiyordur, olur olmaz sızlanmaman gerekiyordur, duygularını köreltmen gerekiyordur ve içindeki çocuğu çoktan öldürmüş olman gerekiyordur... Tüm bunlara rağmen "odun" olmaman gerekiyordur. Bu böyle de merhametsiz bir beklentidir.





Eğer bir erkeksen pes etmeye hakkın yoktur. Annenin dizlerinin dibine yatıp merhamet beklemeye hakkın yoktur, sevgilini arayıp sızlanmaya hakkın yoktur, kimseye ağlamaya hakkın yoktur... Erkekten beklenti çok katı ve merhametsizdir. Kadınlar eşitlik istese de duygusal olarak bu eşitlik asla sağlanmaz çünkü erkekten katı beklentileri vardır. Bu beklentileri karşılayan erkeğin duygularının ne derece köreldiğini görmez bir kadın. O da o beklentilere göre büyümüştür çünkü. Bu beklentiler kendiyle ilgili olmadığı için de bunu hiç umursamamıştır. Sorunlar hep erkeğe yüklenir ve sorunları hep erkeğin çözmesi beklenir. Bu en ufak sorundan en büyük dertlere kadar aynıdır. Kadınlar hem eşit olmak ister hem de bütün sorunlarını erkekler çözsün ister çünkü kadınlar rahattır. İstedikleri zaman ağlar, istedikleri zaman nazlanır, istedikleri zaman "ben artık oynamıyorum!" deyip annelerinin dizinin dibine yatar, istedikleri zaman şımarır ve istedikleri kadar çocuklaşır. Erkekten de bütün bunların kahrını çekmesini bekler. Tüm bunları isterken de vicdanı oldukça rahattır çünkü erkek bunu yapmalıdır, erkeğin görevi budur...



Çoluk çocuğa karışınca da erkeğin derdi bitmez. Hamileyken karısının abartılı kaprislerini çekmek zorundadır. Gündüz patrondan azar mı işitmiş veya iş arkadaşıyla kavga mı etmiş hiç önemli değildir. Karısı kivi aşerirse kiviyi bulacak, çilek aşerirse çileği bulacak. Bunları her zaman için alacak parası olacak. Çocuk büyüyecek ve çocuk büyüdükçe yine her türlü ihtiyacına babası koşacak. Çocuğun ihtiyaçları karşılanmadığı zaman baba suçlanacak. Çocuk vitrinde gördüğü bir oyuncağı elde edemediği zaman babasını suçlayacak. Çocuk yetişkin olduğu zaman daha iyi bir hayat elde edemediği için babasını suçlayacak. Kadın burada da vicdanını erkek üzerinden rahatlatacak. kadın duygusal olarak hep rahat tarafta. Kadınlar hayat müşterektir derler ama maddi ve manevi bütün yükü de erkeğin omuzlarına yıkarlar... 



Ağır misyonlar ve beklentiler altında hırpalanan, örselenen ve zorlanan erkek katılaşır. Katılaşmak zorundadır yoksa dağılacaktır. Ortalama kadın ömrü ile erkek ömrü arasındaki fark bile bunun en güzel örneğidir . Erkekler hep erken ölür, erkekler hep yorgun ölür, erkekler hep üzgün ölür. Aslında erkekler ölür ama yaşıyormuş gibi yapar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder