Eve vardık ve odama geçtik beraber. Sakin bir müzik açtım sesimiz çok duyulmasın diye. Dolabımda her zaman bulundurduğum kırmızı şaraplardan birini çıkarttım. İkimize de birer kadeh doldurdum. Yüzüme mahçup mahçup bakıyordu, akabinde gözleri sigara paketime kaydı. İstemesine fırsat vermeden uzattım sigara paketimi. Titrek elleriyle bir tane sigara aldı ve sakince kondurdu dudaklarının arasına. Sigarasını yaktım, öyle derin bir nefes çekti ki sigaramı biraz önce söndürmüş olmama rağmen canım sigara çekti. Hemen ben de bir sigara yaktım. Tekrar baktı yüzüme ve "o beni bırakmazdı. Gece vakti sokağa bir başıma çıkmama izin vermezdi. Ben çıkarken ardımdan dur bile demedi. Oysa kapıyı çarptıktan sonra eşikte bekledim. Korkuyordum çünkü bu saatte dışarı çıkmaya. Amacım sadece ona ne kadar kızdığımı göstermekti ama o gitmeme izin verdi" dedi. Misafirlikteki bir kız çocuğu gibi iki büklüm duruyordu. Başını omuzuma yasladım "Hayat ve insanlar bazen acımasız olabiliyor" dedim. Hıçkıra hıçkıra ağlama başladı, saçlarını okşadım. Ağladı, sayıkladı, söylendi, beddua etti, yeminler etti... Saat bir olmuştu, telefonu çaldı ve bana dönerek "O arıyor" dedi. "Tekrar barışmayacağına emin misin?" dedim. Kendinden emin bir ifadeyle "Evet" dedi. Erkek arkadaşını uzaktan uzağa tanıyordum, kimin nesi olduğunu biliyordum. "Telefonu bana ver, biraz da onun canı yansın değil mi" dedim gülümseyerek, o da tebessüm etti. Sesimin en kalın tonuyla "Alo" dedim. Erkek arkadaşı hayretle "Sen kimsin?" dedi. Ben de "Ben bu kızın yeni erkek arkadaşıyım birader, iki saat önce araf'da tanıştık ve ilk görüşte birbirimize aşık olduk. Şuan benim evimdeyiz, sen de artık daha fazla rahatsız etme istersen" dedim. Tabi doğal olarak erkek arkadaşı asarım, keserim, ben şuyum, ben bunlardanım, bizim muhitimiz falan filan klasiklerini dizeledi. Ben de o muhite dair gerekli bilgiler verdim kendisine, "Görüşeceğiz" dedi ve kapattı. Arkadaşıma döndüm ve "Bu ona bir hafta yeter. En azından onun da bu gece rahat uyuyamayacağını biliyorsun" dedim, gülümsedi. Kendime bir kadeh daha şarap doldurdum ona baktım, başını salladı ve bardağını uzattı, onun da kadehini doldurdum. Şaraptan bir yudum alıp yanımdaki masaya bıraktım, bir sigara yaktım. Derin bir nefes çektim. Bir süre sonra sigaramdan ikinci nefesi çekmeye hazırlanırken bileğimden tuttu, gözlerini gözlerime dikti ve "Çok teşekkür ederim, senden başka arayacak kimsem yoktu. Yarın başımın çaresine bakarım" dedi. Gülümsedim ve "Önemli değil" dedim. Bileğime sertçe sıktı ve "Hayır anlamıyorsun..." dedi. Gözlerimin içine öyle derin bakıyordu ki bir şey söyleyemedim. "İstanbul'da bu saatte kapısını çalabileceğim kimse yoktu. Benim ne kadar inatçı bir insan olduğumu da biliyorsun, geri de dönmezdim" dedi, "Senin inadını bilmez miyim" dedim gülümseyerek. Yüzüne ciddi bir ifade takındı ve " İstanbul'da bu saatte sokakta tek başına kalan kızlara ne olduğunu da biliyorsundur" dedi. "Ne olacak? sabaha kadar barlarda eğlenip sabah evlerine dönüyorlar" dedim gülümseyerek. Yerimden kalktım ve "Senin uykun gelmedi mi?" dedim. O da "her şey için çok teşekkür ederim" dedi. "Bir gece de ben senin evine misafir olurum, ödeşiriz" dedim gülümseyerek. İyi geceler diyerek odadan çıktım ve arkadaşımın odasına geçip kanepeye uzandım. Uykusu ağır olduğu için faketmedi beni. Şimdi karşı cinsten iki arkadaşın aynı yatakta yatması konusunda söyleyeceklerim bu anlattığım olayla çok alakalı. Erkek veya kadın hiç farketmez, iç güdülerimiz var. Arkadaşın diye aklının hiç bir köşesinden seks geçmiyor yalanı dünyanın en büyük yalanlarından biri. Bu durumun gidişatını kişinin kendisine olan hakimiyeti belirliyor. Yani bir şekilde kendine hakim olabileceğin sınırı bilip ona göre davranman gerekiyor. Ben o odada bir saat daha kalsam, bir iki kadeh daha şarap içsem, arkadaşım teşekkür babında yanağımdan öpmek istese ama kazayla boynumdan öpse veya ben dayanamayıp onu öpsem o gün yorulup sızana kadar sevişirdik, sabah da birbirimizin yüzüne bakamazdık. Üstüne üstlük 4 yıllık dostumu kaybetmiş olurdum. Yani sözlük ne kadar kardeş gözüyle bakarsan bak aynı yatakta yatıp tahrik omadan, kontrolünü kaybetmeden uyuyabilmen için yemeğine günde üç öğün şap atmaları lazım. Fakat aradaki mesafeyi kendine hakim olabileceğin seviyede tutarsan istenmeyen herhangi bir durum yaşanmayacaktır. Modern kadın-erkek dostluğunun sınırı bu şekilde muhafaza edilebilir. Tabi bu anlattıklarım gerçekten dostluk kurmak isteyenler için. Fakat bir erkek olarak şunu söyleyebilirim; bir kadının dostluğu, bir erkeğin dostluğundan çok farklıdır. Gün olur seni ipten alırlar, nasıl yaptıklarını anlayamazsın bile...
Acıya güçle tahammül edin, böylece tanrınızdan üstün olursunuz. O kötü olana dayanmanın dışında durur, siz üzerinde durursunuz.
Bu Blogda Ara
14 Nisan 2014 Pazartesi
Karşı Cinsten İki Arkadaşın Yatması
Eve vardık ve odama geçtik beraber. Sakin bir müzik açtım sesimiz çok duyulmasın diye. Dolabımda her zaman bulundurduğum kırmızı şaraplardan birini çıkarttım. İkimize de birer kadeh doldurdum. Yüzüme mahçup mahçup bakıyordu, akabinde gözleri sigara paketime kaydı. İstemesine fırsat vermeden uzattım sigara paketimi. Titrek elleriyle bir tane sigara aldı ve sakince kondurdu dudaklarının arasına. Sigarasını yaktım, öyle derin bir nefes çekti ki sigaramı biraz önce söndürmüş olmama rağmen canım sigara çekti. Hemen ben de bir sigara yaktım. Tekrar baktı yüzüme ve "o beni bırakmazdı. Gece vakti sokağa bir başıma çıkmama izin vermezdi. Ben çıkarken ardımdan dur bile demedi. Oysa kapıyı çarptıktan sonra eşikte bekledim. Korkuyordum çünkü bu saatte dışarı çıkmaya. Amacım sadece ona ne kadar kızdığımı göstermekti ama o gitmeme izin verdi" dedi. Misafirlikteki bir kız çocuğu gibi iki büklüm duruyordu. Başını omuzuma yasladım "Hayat ve insanlar bazen acımasız olabiliyor" dedim. Hıçkıra hıçkıra ağlama başladı, saçlarını okşadım. Ağladı, sayıkladı, söylendi, beddua etti, yeminler etti... Saat bir olmuştu, telefonu çaldı ve bana dönerek "O arıyor" dedi. "Tekrar barışmayacağına emin misin?" dedim. Kendinden emin bir ifadeyle "Evet" dedi. Erkek arkadaşını uzaktan uzağa tanıyordum, kimin nesi olduğunu biliyordum. "Telefonu bana ver, biraz da onun canı yansın değil mi" dedim gülümseyerek, o da tebessüm etti. Sesimin en kalın tonuyla "Alo" dedim. Erkek arkadaşı hayretle "Sen kimsin?" dedi. Ben de "Ben bu kızın yeni erkek arkadaşıyım birader, iki saat önce araf'da tanıştık ve ilk görüşte birbirimize aşık olduk. Şuan benim evimdeyiz, sen de artık daha fazla rahatsız etme istersen" dedim. Tabi doğal olarak erkek arkadaşı asarım, keserim, ben şuyum, ben bunlardanım, bizim muhitimiz falan filan klasiklerini dizeledi. Ben de o muhite dair gerekli bilgiler verdim kendisine, "Görüşeceğiz" dedi ve kapattı. Arkadaşıma döndüm ve "Bu ona bir hafta yeter. En azından onun da bu gece rahat uyuyamayacağını biliyorsun" dedim, gülümsedi. Kendime bir kadeh daha şarap doldurdum ona baktım, başını salladı ve bardağını uzattı, onun da kadehini doldurdum. Şaraptan bir yudum alıp yanımdaki masaya bıraktım, bir sigara yaktım. Derin bir nefes çektim. Bir süre sonra sigaramdan ikinci nefesi çekmeye hazırlanırken bileğimden tuttu, gözlerini gözlerime dikti ve "Çok teşekkür ederim, senden başka arayacak kimsem yoktu. Yarın başımın çaresine bakarım" dedi. Gülümsedim ve "Önemli değil" dedim. Bileğime sertçe sıktı ve "Hayır anlamıyorsun..." dedi. Gözlerimin içine öyle derin bakıyordu ki bir şey söyleyemedim. "İstanbul'da bu saatte kapısını çalabileceğim kimse yoktu. Benim ne kadar inatçı bir insan olduğumu da biliyorsun, geri de dönmezdim" dedi, "Senin inadını bilmez miyim" dedim gülümseyerek. Yüzüne ciddi bir ifade takındı ve " İstanbul'da bu saatte sokakta tek başına kalan kızlara ne olduğunu da biliyorsundur" dedi. "Ne olacak? sabaha kadar barlarda eğlenip sabah evlerine dönüyorlar" dedim gülümseyerek. Yerimden kalktım ve "Senin uykun gelmedi mi?" dedim. O da "her şey için çok teşekkür ederim" dedi. "Bir gece de ben senin evine misafir olurum, ödeşiriz" dedim gülümseyerek. İyi geceler diyerek odadan çıktım ve arkadaşımın odasına geçip kanepeye uzandım. Uykusu ağır olduğu için faketmedi beni. Şimdi karşı cinsten iki arkadaşın aynı yatakta yatması konusunda söyleyeceklerim bu anlattığım olayla çok alakalı. Erkek veya kadın hiç farketmez, iç güdülerimiz var. Arkadaşın diye aklının hiç bir köşesinden seks geçmiyor yalanı dünyanın en büyük yalanlarından biri. Bu durumun gidişatını kişinin kendisine olan hakimiyeti belirliyor. Yani bir şekilde kendine hakim olabileceğin sınırı bilip ona göre davranman gerekiyor. Ben o odada bir saat daha kalsam, bir iki kadeh daha şarap içsem, arkadaşım teşekkür babında yanağımdan öpmek istese ama kazayla boynumdan öpse veya ben dayanamayıp onu öpsem o gün yorulup sızana kadar sevişirdik, sabah da birbirimizin yüzüne bakamazdık. Üstüne üstlük 4 yıllık dostumu kaybetmiş olurdum. Yani sözlük ne kadar kardeş gözüyle bakarsan bak aynı yatakta yatıp tahrik omadan, kontrolünü kaybetmeden uyuyabilmen için yemeğine günde üç öğün şap atmaları lazım. Fakat aradaki mesafeyi kendine hakim olabileceğin seviyede tutarsan istenmeyen herhangi bir durum yaşanmayacaktır. Modern kadın-erkek dostluğunun sınırı bu şekilde muhafaza edilebilir. Tabi bu anlattıklarım gerçekten dostluk kurmak isteyenler için. Fakat bir erkek olarak şunu söyleyebilirim; bir kadının dostluğu, bir erkeğin dostluğundan çok farklıdır. Gün olur seni ipten alırlar, nasıl yaptıklarını anlayamazsın bile...
Etiketler:
arkadaş,
aşk acısı,
ayrılık,
dostluk,
hatıra,
iki arkadaşın sevişmesi,
iki arkadaşın yatması,
kadın,
kadınlar,
kadınlar hakkında,
kadınlar ne ister,
seks,
sevgi,
sevgili,
soupe anglaise,
yatmak
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder