Bu Blogda Ara

18 Nisan 2014 Cuma

Hepimiz Öleceksek Niye Yaşıyoruz?

Hayatın anlamını sorgulayan bir soru. Neden yaşıyoruz? Ölüm varsa yaşamın anlamı ne? "Neden varolduk" diye soruyor muyuz peki? Ölüme rağmen varolmaktan şikayetçi miyiz? Olmak ve olmamak arasındaki o ince çizgi... Hiç varolmamak gibi bir seçeneğimiz olsa ölüme rağmen varolmayı seçmez miydik? Herkes varolmak ister, varolmak güzeldir...



Yaşamımız boyunca birbiri ardına bir çok olay yaşarız, iyi veya kötü. Yaşam bir olaylar bütünüdür. Bu olayların hemen hemen hepsi bize seçimler sunar. Aslında yaşam seçimlerden kurulu bir kompozisyondur. Her seçimin bir mükafatı ve bir de bedeli vardır. Fakat çoğumuz seçim yaparken kontrolsüz bir kredi kartı kullanıcısı gibi, sanki hiç bir bedel ödemeyecekmişcesine yapar seçimlerini. Farkındalık bizi rüzgarda savrulan bir yaprak tanesinden ayıran en büyük özelliklerden biridir. Farkındalık bize yelkenleriyle rüzgara yön veren bir kaptan olma imkanı sunar. Her şeyin ama her şeyin bir bedeli vardır. Yol kenarındaki dilenciye bile para verdiğimizde bir bedel ödemiş oluruz. Karşılığında elde ettiğimiz anlık vicdani rahatlamanın bizim için bedeli ona verdiğimiz paradır. Aslında bu denklem bu kadar basittir. Olaylar karmaşıklaştıkça denklem gözümüzde büyür fakat özünde bu denli basittir. Yaşam denge üstüne kurulmuştur. Yaşam bir denklemdir ve sürekli kendisini dengeler. 




Evren denen bu hapishanede uslu bir mahkum da olabiliriz, azılı bir kaçak da. Hiç bir şeyi umursamadan kendi dünyamızda da yaşayabiliriz, her şeyi 
sorgulayan çılgın bir filozof olarak da yaşayabiliriz. Zevki sefa içinde de yaşayabiliriz, spontane de yaşayabiliriz. İstediğimiz gibi yaşayabiliriz, bu seçimi biz yaparız. Bu kudrete sahibiz fakat her seçimin kendine göre bedelleri vardır. Bu bedeli göze alabilecek miyiz? Asıl kendimize sormamız gereken şey bu... Yaptığımız iyi niyetli seçimlerin bile bir bedeli vardır. Uslu bir çocuk, söz dinleyen bir evlat ebeveynlerinin gözünde iyi bir evlattır. Bunun bedeliyse kendini ebeynlerinin çizdiği sınırlarda yaşamaya mahkum
etmektir. İyi niyetli bir seçimdir ama bir bedeli vardır. Bedel hep vardır... Bu yaşamın dualite esasına dayandığı gerçeğini gözler önüne serer.


Hepimiz öleceksek niye yaşıyoruz? Kimimiz mutlu olmak için yaşıyor, kimimiz başarılı olmak için yaşıyor, kimimiz popüler olmak için yaşıyor, kimimiz sırf yaşamış olmak için yaşıyor, kimimiz ardında bir iz bırakmak için yaşıyor, kimimiz intikam almak için yaşıyor, kimimiz başka insanlar için yaşıyor, kimimiz tüketmek için yaşıyor, kimimiz ideolojisi için yaşıyor... Hepimiz bir şeyler için yaşıyoruz. Hepimizin farklı amaçları var. Kimimiz bu amaçları gerçekleştirebiliyor, kimimiz gerçekleştiremiyor... Kimimize göre hayat boş, kimimize göre hayat eşsiz bir macera. Bu öyle bir soru ki herkesin cevabı farklı. Bu öyle bir soru ki cevabı yalnızca kendiniz bulabilirsiniz. Bu sorunun cevabını bulan insanlar bile başkasına bu sorunun cevabını veremez. Sen ne için yaşıyorsun sorusuna benim verebileceğim tek cevap öğrenmek... Ben öğrenmek için yaşıyorum. Bunun bedelinin de farkındayım. Ben bunun bedelini ödemeye hazırım. İskandinav mitolojisindeki Odin gibi bilgelik kuyusundan içerek sonsuz bilgelik elde edebilmek için tek gözümü feda edebilirim. Bedel hep vardır, önemli olan bunun farkında olmak. Bunun farkında olup yaşama yön vermek.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder