Bu Blogda Ara

26 Nisan 2015 Pazar

Ruh Eşi

 


  Çoğumuz bir ruh eşimiz olduğunu düşünür, onunla karşılaşmayı düşleriz. Bu bizim en güzel, en masum aynı zamanda da en mahrem hayalimizdir. Bir insanın bütün hayallerini öğrenirseniz geriye o insanla ilgili öğrenebileceğiniz pek bir şey kalmaz. Bir insanı tanımanın yolu onun hayallerini öğrenmekten geçer fakat çoğu zaman hayallerimizi kendimize saklamayı seçeriz. Hayallerimizi kalbimizin gizli bir köşesinde, özel bir fanusun içinde büyük bir gizlilikle muhafaza ederiz. Bazen hayallerimizi öyle derine gizleriz ki varlığını biz bile unuturuz. Hayaller oldukça kırılgan varlıklardır, bu yüzden bizler onların üzerine korkuyla titreriz. Hayallerimizi korurken ölçüyü kaçırmamız normal karşılanmalı keza bizi biz yapan sayılı özelliğe sahibiz...

   Çocukluktan ergenliğe, ergenlikten yetişkinliğe bu kadar değişmemizin en büyük sebebi sizce sadece hormonlarımız olabilir mi veya fiziksel değişimlerimiz? Bunlar elbette oldukça etkili sebepler ama bence en önemli sebepler bunlar değil. Bizler hayallerimizi unuttuk... An be an hayatın o derin kaosuna daha fazla kapıldık, anlık olayların tesiriyle zehirlendik, insanların ve toplumun manipülasyonlarıyla karardık. Bu sebeptendir ki hayallerimize yönelik tehditler arttı ve biz onları gittikçe daha derin bir karanlığa gömdük. Bu karanlık o kadar derinleşti ki sonunda hayallerimizi o karanlığın içinde unuttuk. Hayallerimiz giderse geriye ne kalır ki? Sadece yaşayan ve günden güne yorulan, aynı zamanda da içten içe çürüyen zavallı bir organizma... Bizi biz yapan hayallerimizdir, başka hiç bir şey değil... Bir insanın hayallerini kaybetmesi ruhunu kaybetmesi gibidir. Ruhumuz bedenimizi terkederse hayatımızı yaşayan cesetler olarak sürdürmek zorunda kalmaz mıyız? Antidepresanlarla  gülümseyen aciz bir beden içerisinde hayat oldukça zordur. Oysa karanlığa gömdüğümüz ışıklarımız var bizim, istese bütün karanlığımı boğabilecek... Biz ışıklarımızı kapatma hatasında bulunduk ve gözlerimizin arkasındaki boğucu karanlıkla yaşamak zorunda kaldık. Hayata tutunmak, daha iyi varolmak adına varoluşumuzun en büyük güç kaynağının şalterini indirdik. Dolayısıyla tutunamadık, gittikçe daha mutsuz daha güçsüz daha cansız insanlar haline geldik. Fakat bir yol daha var. İçimizdeki karanlığa dalıp unuttuğumuz hayalleri bulmak. Bulmalıyız hayallerimizi. Bulmalı ve yaşatmalıyız onları. Onlar yaşamalı ki biz de yaşayalım.

  Unuttuğum hayallerimi bir bir diriltiyorum bugün. Tek tek özenle inceliyor, saygıyla temizliyor, şefkatle sarılıyorum. An be an bedenimin içindeki ruh biraz daha hissedilir hale geliyor, ben de biraz daha canlı... Hayallerim dirildikçe ben de diriliyor, aslında kim olduğumu hatırlıyorum. Bu göz yaşları kurumuş, ağlama yetisini dahi kaybetmiş duygusuz adam değilim ben. Üzerimdeki katranı kazıyor altındaki derimin nefes almasına izin veriyorum. Nefes alıyorum ben... Neden bu kadar uzun süre nefesimi tuttum ki? Ne büyük ziyan!

  Çok ama çok küçükken, henüz bakir bir erkek çocuğuyken hayallerimdeki kızı düşlerdim. Ruh eşimi... Rüyama girsin diye her gece yıldızları saydığım, yıldızsız gecelere lanet etmeme sebep olan ruh eşimi... Bazen gelirdi bazen de hiç göremezdim onu. Ne zaman gelse elimden tutar, peşinden sürüklerdi beni umursamazca. Bir rüyaya onlarca macera sığdırırdık. O bana yaşadığımı hissettirirdi. O belki yaşamazdı ama beni yaşatırdı. Hayalleri böyledir işte. Onlar senin yaşaman, yaşayabilmen için vardır. Yıllar geçti ve ben onlarca kadınla birlikte oldum. O bir daha hiç gelmedi... Olsun, ben yine de bir ruh eşim olduğuna inanacağım. Hayaller gerçekleşmek için vardır. Bu hayatta veya başka bir hayatta. Önemli olan hayalleri yaşatmak. "Her nerede yaşıyor veya yaşamıyorsan, ben burada yaşıyorum hayalim. Senin sayende de yaşayacağım". Bu yalnızca bir tanesi. Hepsini paylaşamam yoksa benden geriye bir şey kalmaz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder