Bu Blogda Ara

3 Ağustos 2015 Pazartesi

Anlaşılmak


   Yine ruhsal bir yalnızlığın içinde sigaramı derin nefeslerle tüketmekteyim, tek başıma... Oysa hafta sonumu sosyal açıdan oldukça verimli geçirmiştim. Arkadaşlarım vardı yanımda. Eğlenceli, neşeli ve beni seven insanlar. Çevremde bu insanlardan yalnızlığımı gidermeye yetecek kadarı mevcut. Çocukluk arkadaşlarım, iş arkadaşlarım, yeni arkadaşlarım, eski dostlarım v.s. v.s. Gel gelelim yine de yalnızlığım gitmiyor. Yalnız hissediyorum. Hafta sonu iki araba dolusu insanla eğlenmeye gittim. Eğlendim de ama yolda bile eksiklikleri sorguluyordum. "Neden yeterince mutlu değilim?" sorusu zihnimi kaşıyordu. Eksik bir şeyler vardı. İnsanlarla iyi anlaşabilirsiniz, insanlarla güzel diyaloglar kurabilirsiniz ve o insanlarla birbirinizi sevebilirsin




iz. Dün bir kez daha anladım ki bu yalnızlığı gidermiyor. Maddesel tanımlar yüzünden yüzeysel çözümler üretiyoruz. Oysa cevap mecazlarda gizli. Şuan masamda iki tane çakmağım var. Yani çakmaklarım yalnız değil. İşte bu maddesel tanım. Şimdi o çakmaklara ruh verelim. Düşünceleri, hayalleri ve kişilikleri olsun. Duyguları, idealleri, hedefleri ve bunda benzer bir çok özellikleri daha olsun. İşte o zaman iki çakmak da yalnız olur...

   Peki neydi bu yalnızlık? Neden insanların yakasını bırakmıyordu? Çünkü cevabı yanlış yerde arıyoruz... Sanırım cevabı an itibariyle buldum. Bu benim için bir çok sorunun da cevabını veriyor. Mesela yazmayı sevme sebebim, insanlarla arkadaşlık kurma sebebim, kendimi ifade etme sebebim ve bunun gibi bir çok fiili gerçekleştirme sebebim. Anlaşılmak... Ne kadar hoş bir kelime, insanın kulağını okşayan cinsten. Bir veya bir çok kişi tarafından anlaşıldığımız an ile yalnızlığımızın bittiği an aynı andır. Bizler bu yüzden kendimizi yalnız hissediyoruz. Ruhumuzun ıssız sokaklarında dikkatle gezinen meraklı adımlar görmek istiyoruz. Artık o sokaklar o kadar da ıssız olmasın istiyoruz. Birinin yanımızdaki maddesel varlığı ruhumuz için bir anlam ifade etmiyor. İnsanoğluna konuşmayı bile öğreten sebeptir anlaşılmak. Bu bizim en temel ve en gizli ihtiyacımız. Bir çok sorunun ve bir çok davranışın temelinde bu yatıyor.



   İlgi çekmeye çalışan yaramaz çocuk, derdini anlatmak için ağlayan bebek, ilgiyi üzerine çekmek için saçmalayan insanlar, sosyal medya bağımlıları, kavga eden sevgililer... Anlaşılmanın, birinin bizi anlamasının ve bizim birini anlamamızın ne kadar önemli olduğunu görmemiz lazım. İfadesiz ve ruhsuz terapistlerin sürekli "Anlıyorum" kelimesini tekrar etmesinin sebebi bile bu. Anlaşılmak hafifletir, anlaşılmak rahatlatır, anlaşılmak mutlu eder. Sanatçıların eserlerini inceleyen profesyonel gözlemcilerin bile aklından geçen ilk soru "Sanatçı bu eserinde ne anlatmak istemiştir?" sorusudur. Çünkü sanat da bir ifade biçimidir ve sanatçılar anlaşılmaya en muhtaç insanlar olmalarına rağmen karmaşık ruhsal yapılarından dolayı en zor anlaşılan insanlardır. Belkide normal yollardan anlaşılamadıkları için kendilerini sanatlarıyla ifade etmeyi deniyorlardır. Belkide sanatı akımını başlatan en temel sebep budur.



   İnsanlar neden yaradılıştan beri çift olarak varlar? Bir insanı hayatı boyunca gerçekten kaç kişi anlayabilir? Şansı varsa ancak bir kişi. O da uzun emekler ve sabır gerektiren bir sürecin sonunda. İşte bu yüzden insanlar çiftler halinde varolur. Onu anlayan biri vardır ve anladığı biri... İçimizdeki boşluğun sebebi ve yaşadığımız ilişkilerdeki huzursuzluğun nedenidir anlaşılmak.  Öyle ki anlaşılmak sevilmekten dahi önce geliyor. Birinin bizi sevmesi veya bizim birini sevmemiz yalnızlığınızı gidermiyor malesef...

Anlaşılmamız ve anlamamız dileğiyle...  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder