Bu Blogda Ara

16 Nisan 2014 Çarşamba

Seni Güçlü Kılacak Kadar Acın Olmalı



Jean Christophe Grange tarafından söylenmiş, akıllara kazınacak güçte bir söz... Tamamı: huzurun olmalı biraz ve seni güçlü kılacak kadar acın. Biraz garip ama; "Bazen kimseye aldanmayacak kadar taş kalpli olmalısın" demiş...



İşler benim için kötüye gidiyordu. Eğer plancı insanlardansan bir "A" planın vardır. Olası bir aksiliğe karşı bir de "B" planın vardır. Korkunç durumlar için olası bir "C" planın bile vardır... İşte ben tam öyle bir insanım fakat bazen bunların hiç biri işe yaramaz. O zaman acil durum planın devreye girer, artık olağanüstü hal kanunları geçerlidir. Özellikle de kaybetme lüksüne sahip değilsen... 

Stresten karnım ağrıyordu son günlerde. Depresyon belirtileri ciddi korkularımdan biri haline gelmişti. Başarılı dönemlerimden kalma ne çok düşmanım varmış benim sendelememi bekleyen... Ben dertliyken gözlerinin içi gülüyor. Fakat aslan en çok yaralıyken tehlikelidir. Dertlerimi sigaramın dumanıyla harmanladığım bir günün sonunda eski bir dostu ziyaret etmeye karar verdim. Akşam işten çıkar çıkmaz Gaziosmanpaşa'ya doğru yola çıktım. Yola çıktığımda aradım eski dostu. Benimle görüşmeyi her halükarda kabul edeceğini biliyordum çünkü benimle birlikteyken hep kazanıyordu. Telefonda neşesi sesine yansıdı. Artık ok yaydan çıkmıştı. Ortaköy sokaklarından Gaziosmanpaşa sokaklarına doğru yol alıyordum. Artık yer altından savaşmam gerekiyordu. Yer altındaki gücün kudreti bambaşkadır, düşmanın bastığı toprağı titretirsin.



Gaziosmanpaşa sokaklarına indiğimde eski dostu beklemeye başladım. Akşam Gaziosmanpaşa sokakları kaybolmuş tiplerin meskenidir. Berbat hayatların yarattığı öfkeyle, geleceğe dair baskın bir umutsuzluğun sentezi. Belli bir saatten sonra gözlerinin içi parlıyorsa kimseyle göz göze gelmemelisin. Umutsuz ve sönük gözlerin öfkesini ensende hissetmen an meselesidir. Benimse gözlerimde öfke vardı. Bir süre sonra eski dost yanımda bitti. Tek gözü doğuştan kör olan bu dostun o kar beyaz göz akı içindeki saflığı, öbür gözüyse her ayrıntıyı irdeleyen bir radarı anımsatıyordu. Beni nişanlısıyla tanıştırdı. Şirketini nişanlısıyla birlikte yönetirdi. O yönüyle ilişkisine imrenmişimdir hep. Biraz ilerledikten sora bir ara sokağa girdik. Arabayı alayım dedi. Her seferinde farklı bir arabayla gelirdi. Bu sefer son nefesini vermek üzere olan bir Şahin'e bindik. Nişanlısına beni methediyordu büyük bir coşkuyla. Ufak bir işim var sonra bir yere oturur bir şeyler içeriz dedi. Vaktim boldu. Gazi mahallesinde kuytu bir köşeye çekti arabayı. Biraz bekledikten sonra bir araba yaklaştı, içinden iki kişi indi. Gecenin karanlığı yüzlerini gölgeliyordu. Eski dostum onlara çeşitli dosyalar verdi ve adamlarla tokalaştıktan sonra ayrıldılar. O dosyalar ve içeriği beni ilgilendirmiyordu, umursamadım. Arabaya döndü, her zamanki gibi hızlı konuşuyordu ve sürekli sözümü kesiyordu. Fakat bir şekilde ilgisini çeken konulara değinip onu susturmayı başarıyordum. Sakin bir mekana geçtik üçümüz. Garsondan mekan sahibine kadar hal hatır sordular. Kürtlerin birbirine olan bağlılığına saygı duymuşumdur hep. Akrabalık algoritmaları benim çözümleyeceğim seviyedeydi. Tam üç saat beyin fırtınası yaptık ve üç tane proje ürettik. Ben proje üretiyordum o uygulanabilirliği belirliyordu. Hedef kitlemiz belliydi ve o hedef kitlemize hakimdi. Artık büyük düşünmesi gerektiğine ikna ettim onu. Korkuyordu ama ilham veriyordum ona. O bendeki yaratıcılığa değer veriyordu, bu yüzden onun yanında daha üretkendim. Artık mesaili işlerden bıktığımı ifade ettim. Bir şekilde pratik para kazanıp hayalimdeki projeleri gerçekleştirmem gerektiğini ifade ettim. Revolver filmindeki ikili gibi olabilirdik. O büyük dolandırıcı, ben büyük satranç ustası... Egolarına hakim iki istikrar abidesi olabilirdik. 



Saat gece yarısına gelmişti. Nişanlısını eve bıraktık ve ofisine geçtik. O muhitin en güzel ofisi diyebilirdim. Boğaz manzarası yoktu ama Gaziosmanpaşa ayaklarının altındaydı. Yeraltının gücünü hissedebileceğin kadar geniş bir açıyla görebiliyordun Gaziosmanpaşa'yı. Yeraltına salacaımız sağlam filizler ikimizi çok yükseklere taşıyabilirdi. Fikirlerimizi netleştirdik ve Fatih'e balık ekmek yemeye gittik. Hayattan konuştuk, siyasetten konuştuk. Bir şekilde onunla birbirimize benziyorduk. Kendi imkanlarımızla, destek almadan İstanbul'a tutunmayı başarmış insanlardık. Baba parasının tadını bilmeyenlerdendik... 



Evimi mecidiyeköy'e taşımıştım. orası benim için her şeyin başlangıç noktasıydı. Ortaklar caddesinde, 37. noterin karşısında and içişimin üzerinden üç buçuk yıl geçti(Uzak Mesafe İlişkisi) ve beni İstanbul'a sürükleyen aşkın... Neden başladığını unutmazsan devam etmekte zorluk çekmezsin. Eski dost arabasını o sokağa çekti, kapıları açtık ve sigara yaktık. Aşka dair konuştuk, kadınlardan bahsettik... Hayata dair bir çok şeyi kadınlardan öğrendiğimi söyleyince bana güldü. Kadınların bazen ne kadar tehlikeli olabileceğinden bahsettim. Nasıl olduğunu sordu. "Bir kadın intikam almaya karar verdiyse sen o intikamını alana kadar asla farkına varmazsın. O gözlerinin içine aşkla güler, sana delicesine aşık sanırsın ama değildir." dedim. "Sonra" dedi umarsızca. "En fazla aldatır, bilemedin öldürür. Zaten bir gün ölmeyecek miyiz?" dedi. "Onlar öldürmez, o kolay olan. Onlar intikamın tadına varmak ister." dedim. Gözünde bir tedirginlik ibaresi gördüm. "Kadınlara hayranım. onları dikkatli izleyebilirsen atladığın bir çok detayı nasıl ilmek ilmek işlediklerine hayretle şahit olursun." dedim. Onlara çok şey borçlu olduğumu söyledim. Seni güçlü kılacak kadar acın olmalı dedim. Sustuk... Bir süre sonra vedalaştık. Mecidiyeköy sokaklarında evime doğru yol alırken dağınık sokaklar bana bir metropolde olduğumu hatırlatıyordu. O sokaklar ve tehlikeler bana kendimi güçlü hissettiriyordu. Köşe başındaki baliciler yanıma yaklaşır gibi oldu ama göz göze gelmedim. Onlar gözlerine bakmadığın sürece senin varlığını idrak edemez. Sonra karşıdan kolarını sallayarak gelen iki serserinin arasından geçtim. Burnumu genişleterek sertçe soludum yanlarından geçerken, kırmızı gören bir boğa gibi. Erkeğin kudreti burnuna yansır. Burun bilinçaltında kudreti yansıtır. Teoriyle pratiği yaşayarak harmanlıyamak, deneme yanılma yoluyla öğrenmek... "Huzurun olmalı biraz ve seni güçlü kılacak kadar acın. Biraz garip ama; bazen kimseye aldanmayacak kadar taş kalpli olmalısın." demiş Jean Christophe Grange. Hayat da bir gece yarısı Mecidiyeköy sokakları kadar soğuk, kirli, tehlikeli ve yalnız...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder