Bize hayatta kaybettiren hep egolarımız değil midir? O çok değerli egolarımız... "Herkes beni mükemmel bulsun, herkes benim harika ve eşsiz biri olduğumu düşünsün" hissiyatına esir olduğumuz için mücadele etmiyor muyuz her gün? Birine onu sevdiğini söyleyemezsin çünkü reddederse egon incinir, birisine hayatının berbat olduğunu ve mutsuz olduğunu söyleyemezsin çünkü herkes hayatını mükemmel zannetmelidir, birine başarısız olduğunu ve yardıma ihtiyacın olduğunu söyleyemezsin çünkü sen hep başarılı bilinmek zorundasındır, birine kendini çok yalnız hissettiğini söyleyemezsin çünkü eşsiz arkadaş ortamınla her gün saatlerce eğlendiğini düşünmelidirler, v.s. v.s... Sen yüzüne bir ego maskesi takarsın ve yaşamadığın mükemmelliğe insanları inandırmaya çalışırsın. Belki inandırırsın ve insanlar senin mükemmel biri olduğuna ikna olur fakat sen bu hayat denen satranç tahtasında mat olmaya mahkumsundur. Kim neye inanırsa inansın sen aslında kaybediyorsundur. Kazanlar kafalarını satranç tahtasından kaldırabilenlerdir, kazananlar egolarını yenebilenlerdir. Sadece egolarını yenebilenler oyunun seyrini belirleyebilir. Sadece arzuladığın ve doğru olduğuna inandığın bir şey için aptal durumuna düşmekten korkmazsan egonu yenebilirsin ve işte o zaman özgür kalırsın... Birçok kez aptal durumuna düştüm, çoğuna da bilerek düştüm. Hiç anlamadılar nasıl kazandığımı, bense sadece yüzlerinden bana gülen aptal egolarını izledim. İçlerine o kadar işlemiş ki asla anlayamıyorlar. En güçlü olduğuna inandıkları tarafları aslında onların en büyük zaafı. Ben her oyunun sonunda satranç masasından kalkıp gideceğim, onlarsa hep şanslı olduğuma inanacaklar...
Acıya güçle tahammül edin, böylece tanrınızdan üstün olursunuz. O kötü olana dayanmanın dışında durur, siz üzerinde durursunuz.
Bu Blogda Ara
21 Nisan 2014 Pazartesi
Satranç ve Hayat
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder